Ana içeriğe atla

İnsana ne açıdan bakmalı?*

Bir karıncayı mikroskop altında incelerseniz, bir karıncanın ne olduğu hakkında birçok şey söyleyebilirsiniz. Fakat aslında karınca olmanın ne olduğunu halen açıklamış olmazsınız. Bana göre, bu, sadece bir karınca sürüsünü ve bu sürünün diğer birçok şeyle bağlantısını incelediğinizde mümkün olabilir. Çünkü, bir süredir “süper-organizma” olarak düşünülen karınca sürüleri, karınca olmaya anlamını veren şeyin ta kendisidir. Eğer öyleyse, bir insan olmayı açıklama hakkında ne düşünebiliriz?

Güncel gelişimsel ve karşılaştırmalı psikoloji, primatoloji ve antropoloji bulguları, “insan” kavramının köktenci bir şekilde “etkileşimsel” anlaşılması gerektiğini ortaya koyarak “bireysel”ci açıklamaları ciddi şekilde zorlamaktadırlar. Bu yeni bulgular ve tartışmalar, yüksek düzeyde zihinsel süreçleri ortaklaşa sürdürebilen (kafa kafaya verebilen) bir “grup” yaşantısının insan açısından vazgeçilmez olduğunu düşündürmektedir.

* Yıldız, T. (2012). İnsana ne açıdan bakmalı? Altüst, 8, 37-38. (.PDF)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Steven Pinker'in Boş Sayfası*

Harvard'lı profesör Steven Pinker'in çağımızda insan doğasının nasıl çarpık anlaşıldığından ve bu duruma biliminsanlarının nasıl katkılar sağladığından uzun uzun dem vurduğu kitabı Boş Sayfa, öyleymiş gibi bir ağırlığa sahip görünse de, aslında bir genetik-çevre tartışması kitabı değil. Bu kitap, genetik literatüründeki son 50 yıllık olumlu değişimin halen nasıl görmezden gelindiğinin -biraz da muhafazakar bir üslupla- altını kalınca çizen, eğlenceli bir kitap. Boş Sayfa Steven Pinker Çeviri: M. Doğan Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2010 * Yıldız, T. (2013). Steven Pinker'in Boş Sayfası. Altüst, 9 , 63. ( .PDF )

Türkiye'de yapay zeka (Video)

  Eğitim Gündemi Moderatör:  İbrahim Hakan Karataş Konuk: Tolga Yıldız İlke Vakfı  aracılığıyla

Dijital teknoloji bağlamında insan ve öğrenmesinin psikolojisi üzerine*

Bu metni nerede okuduğunuzu bilmem imkansız ama şundan eminim: Evinizde, parkta, kütüphanede, okulda, arabada, uçakta, gemide, her neredeyseniz, çevrenizi elektrik enerjisi taşıyan kablolar sarmış durumda. Hatta bazıları ışık iletiyor. Çevrenizdeki makineler bu enerjiyle çalışıyor. Çoğumuz, çalışırken, eğlenirken, öğrenirken bu makinelerden bazılarıyla doğrudan ve/ya devamlı olarak temas halindeyiz. Evet, bilgisayarlar, ekranlar, dolayısıyla çipler her yerde. Bugün yeni doğanların ilk gördüğü şeylerden biri doğumhanelerdeki bilgisayarlar ile saniyede onlarca defa yanıp sönen milyonlarca minik renkli ampulden oluşan ekranları. Bugün bebekler, daha anne karnındayken, doğal sesler kadar hoparlörler tarafından oluşturulan sesleri de duyuyor; doğrudan bir müzik aletinden gelen seslerden çok, genellikle bir telefon ya da televizyondan gelen seslerle ilk müzik deneyimini yaşıyor. Birkaç kuşaktır insanlar, makinelerin domine ettiği bu çevreye daha doğmadan maruz kalmaya başlıyor. Hepimiz her a