Ana içeriğe atla

Muhafazakâr DNA*

Evrim kavramı, bilinen canlılığın oluşum ve farklılaşma (saçaklanma) ilkelerini akla getirir. Neden sonra hemen her şeyin değişerek gelişme sürecine atıf yapmak için kullanılır olmuştur. Bu kavramın biyolojideki komşusu kalıtımdır. Kalıtım, canlılığın bir aktarımın ürünü olduğu fikrinden yola çıkarak bir kuşaktan diğer kuşağa belirli bir türün nasıl tutarlı bir karakteristikle devam ettiğine, türlerin nasıl birbirine karışmadığına dikkat çeker. Kalıtılan şey neyse, yapısal bir sürekliliğinin-korunan bir canlı yapısının-nedeni sayılmıştır. Yine biyolojide kalıtım ve evrim kavramları arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışan bilim dalına da genetik denir. Bu kavramın kökeninde ise "köken ve oluşum" vardır. Canlılığın kökenini araştıran bu alan, RNA ve DNA yapılarını keşfetmiş ve "biyolojik düzenlilik" fikrinin Pandora kutusunu aralamıştır.

Evrimin Dört Boyutu
E. Jablonka ve M.J. Lamb
Çeviri: M. Doğan
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2007

* Yıldız, T. (2013). Muhafazakâr DNA. Altüst, 10, 70-71. (.PDF)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Steven Pinker'in Boş Sayfası*

Harvard'lı profesör Steven Pinker'in çağımızda insan doğasının nasıl çarpık anlaşıldığından ve bu duruma biliminsanlarının nasıl katkılar sağladığından uzun uzun dem vurduğu kitabı Boş Sayfa, öyleymiş gibi bir ağırlığa sahip görünse de, aslında bir genetik-çevre tartışması kitabı değil. Bu kitap, genetik literatüründeki son 50 yıllık olumlu değişimin halen nasıl görmezden gelindiğinin -biraz da muhafazakar bir üslupla- altını kalınca çizen, eğlenceli bir kitap. Boş Sayfa Steven Pinker Çeviri: M. Doğan Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2010 * Yıldız, T. (2013). Steven Pinker'in Boş Sayfası. Altüst, 9 , 63. ( .PDF )

Türkiye'de yapay zeka (Video)

  Eğitim Gündemi Moderatör:  İbrahim Hakan Karataş Konuk: Tolga Yıldız İlke Vakfı  aracılığıyla

Dijital teknoloji bağlamında insan ve öğrenmesinin psikolojisi üzerine*

Bu metni nerede okuduğunuzu bilmem imkansız ama şundan eminim: Evinizde, parkta, kütüphanede, okulda, arabada, uçakta, gemide, her neredeyseniz, çevrenizi elektrik enerjisi taşıyan kablolar sarmış durumda. Hatta bazıları ışık iletiyor. Çevrenizdeki makineler bu enerjiyle çalışıyor. Çoğumuz, çalışırken, eğlenirken, öğrenirken bu makinelerden bazılarıyla doğrudan ve/ya devamlı olarak temas halindeyiz. Evet, bilgisayarlar, ekranlar, dolayısıyla çipler her yerde. Bugün yeni doğanların ilk gördüğü şeylerden biri doğumhanelerdeki bilgisayarlar ile saniyede onlarca defa yanıp sönen milyonlarca minik renkli ampulden oluşan ekranları. Bugün bebekler, daha anne karnındayken, doğal sesler kadar hoparlörler tarafından oluşturulan sesleri de duyuyor; doğrudan bir müzik aletinden gelen seslerden çok, genellikle bir telefon ya da televizyondan gelen seslerle ilk müzik deneyimini yaşıyor. Birkaç kuşaktır insanlar, makinelerin domine ettiği bu çevreye daha doğmadan maruz kalmaya başlıyor. Hepimiz her a