tag:blogger.com,1999:blog-27339270443247009002024-02-26T00:14:58.832+03:00Tolga YıldızTolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.comBlogger45125tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-45554991342058176662024-02-15T18:00:00.001+03:002024-02-25T18:51:23.124+03:00Gelişimsel psikolojiye ilk bakış* (Video)<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/9XRQ_FoZN7Y" width="320" youtube-src-id="9XRQ_FoZN7Y"></iframe></div><p>Bu bölümde; gelişimsel süreçler, gelişimsel değişme ile ilgili temel kavramları ve yaşam boyu gelişim anlayışının temel ilkelerini ve nasıl araştırılması gerektiği konusunu gözden geçireceğiz. Ayrıca gelişimsel psikolojinin tarihini ele alacağız.</p><div>* Yıldız, T. (2024). Gelişimsel psikolojiye ilk bakış. S. Karakelle ve T. Yıldız (Ed.), <i>Gelişim Psikolojisi</i> (s.1-25) içinde. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/378124430_Gelisimsel_psikolojiye_ilk_bakis"><b>.PDF</b></a>)</div>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-74189418997783075492024-01-31T13:00:00.000+03:002024-02-25T18:50:26.089+03:00Modern bir "yeniden kurucu" mit denemesi: Kemal Tahir edebiyatı ve onun gelişimsel psikolojisi*<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBhEHViK7t_M9hCfwbd-ce2aTdIVyezAtXmD4TmiCbuYqIxuW9-IpnQHFUsYHfPN_9eZYEaEFkeybW0p51t0w-htIzJRutQBNXrnJjdVl5suWKZZNHka0RreIleWXNKGqPYVvxCMFLI1s7sxA6X3emPO2OM8XjiJo8j1qAuVGGGDFaE8PfUxcVvk_KWLU/s900/yeni-perspektifler-isiginda-kemal-tahir-aysen-satiroglu-kemal-tahir-kitapligi-ketebe-aysen-satiroglu-2055-13-B.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="578" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBhEHViK7t_M9hCfwbd-ce2aTdIVyezAtXmD4TmiCbuYqIxuW9-IpnQHFUsYHfPN_9eZYEaEFkeybW0p51t0w-htIzJRutQBNXrnJjdVl5suWKZZNHka0RreIleWXNKGqPYVvxCMFLI1s7sxA6X3emPO2OM8XjiJo8j1qAuVGGGDFaE8PfUxcVvk_KWLU/s320/yeni-perspektifler-isiginda-kemal-tahir-aysen-satiroglu-kemal-tahir-kitapligi-ketebe-aysen-satiroglu-2055-13-B.jpg" width="206" /></a></div>Bu metinle muradım ne edebiyat teorisi ne de analizi yapmak. Amacım, dil meselesine kısmen özgün bir gelişimsel psikolojik çerçeve önermek ve bu çerçeveyi Kemal Tahir örneği ile doldurmak; bu vesileyle XX. asrın büyük toplumcu yazarlarından birini yeni yüzyılda psikolojik bir perspektiften tekrar tartışmaya açmaktır. Burada tüm Tahir eserleri arasındaki ilişkileri ve yarattığı kurgusal bütünlüğü çağdaş bir mit denemesi olarak okumayı öneriyorum. Çünkü Tahir’in bizim “biz kimiz, burası neresi ve burada ne işimiz var” gibi varoluş sorularımıza bizimle birlikte yeniden cevap üretmeye çalışarak aslında bize önderlikten ziyade yoldaşlık etmeye soyunduğunu düşünüyorum. Bu niyetle hikâyeden zihniyete ve oradan zihne bir yolculuk yapmayı teklif ediyorum. 1950 tarihli uzun hikâyesi “Kondurma Siyaseti”ne bakarak, Tahir vesilesiyle, evrenselci psikolojinin içine kapalı bir enformatik neden (girdi) ve sonuç (çıktı) mekanizması yerine, yaşayan ve kalabalık bir sürecin susmayan ifadesi olarak, zaman ve mekanda koordinatları belli ve hareketli bir psikolojinin imkanlarını incelemeyi umuyorum.<div><br /></div><div>* Yıldız, T. (2023). Modern bir "yeniden kurucu" mit denemesi: Kemal Tahir edebiyatı ve onun gelişimsel psikolojisi. <i>Yeni Perspektifler Işığında Kemal Tahir</i> (pp.173-189), İstanbul: Ketebe. (<b><a href="https://www.academia.edu/115315843/Modern_bir_yeniden_kurucu_mit_denemesi_Kemal_Tahir_edebiyatı_ve_onun_gelişimsel_psikolojisi">.PDF</a></b>)</div>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-61224912924312651972023-10-30T22:00:00.004+03:002024-02-25T18:46:55.290+03:00Dijital teknoloji bağlamında insan ve öğrenmesinin psikolojisi üzerine*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg08eFrc41VHbozsUS2aa0C6yxWGGfHcNx3BOu7qPrNmMYrRMgvKV5KfzHmXixFsXIyQdp-kZUHQrAFXr1l212S7CMqHyb-WvrB_lNVp4C2lgAX-BeOJbMIW06R_uu64IxP2OpYNxrkMJJ9Gwn8AIsC78FN5zVCKNt5np-o41H4Ib0vxsy9LwE0o67Stg8/s752/wi-500.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="752" data-original-width="500" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg08eFrc41VHbozsUS2aa0C6yxWGGfHcNx3BOu7qPrNmMYrRMgvKV5KfzHmXixFsXIyQdp-kZUHQrAFXr1l212S7CMqHyb-WvrB_lNVp4C2lgAX-BeOJbMIW06R_uu64IxP2OpYNxrkMJJ9Gwn8AIsC78FN5zVCKNt5np-o41H4Ib0vxsy9LwE0o67Stg8/s320/wi-500.jpeg" width="213" /></a></div><br />Bu metni nerede okuduğunuzu bilmem imkansız ama şundan eminim: Evinizde, parkta, kütüphanede, okulda, arabada, uçakta, gemide, her neredeyseniz, çevrenizi elektrik enerjisi taşıyan kablolar sarmış durumda. Hatta bazıları ışık iletiyor. Çevrenizdeki makineler bu enerjiyle çalışıyor. Çoğumuz, çalışırken, eğlenirken, öğrenirken bu makinelerden bazılarıyla doğrudan ve/ya devamlı olarak temas halindeyiz. Evet, bilgisayarlar, ekranlar, dolayısıyla çipler her yerde. Bugün yeni doğanların ilk gördüğü şeylerden biri doğumhanelerdeki bilgisayarlar ile saniyede onlarca defa yanıp sönen milyonlarca minik renkli ampulden oluşan ekranları. Bugün bebekler, daha anne karnındayken, doğal sesler kadar hoparlörler tarafından oluşturulan sesleri de duyuyor; doğrudan bir müzik aletinden gelen seslerden çok, genellikle bir telefon ya da televizyondan gelen seslerle ilk müzik deneyimini yaşıyor. Birkaç kuşaktır insanlar, makinelerin domine ettiği bu çevreye daha doğmadan maruz kalmaya başlıyor. Hepimiz her an bu “yeni” çevrede nefes alıyoruz.<div><br /></div><div>Bu metinde size böyle bir çevreyi neden garipsemediğimizi, hatta ona bebeklikten itibaren neden ilgi duyduğumuzu, bu deneyime nasıl böyle hızla uyum gösterdiğimizi açıklamaya çalışacağım. Bu yolda öncelikle davranış, öğrenme, çevre, uyaran, zihinsel temsil gibi temel kavramları tartışacağım. Bu tartışmanın ana aksını, insanlık tarihi boyunca felsefe, matematik, mantık ve elektronik teknolojisinin etkileşimi oluşturacak. Bu sırada insan zihnine yönelik teorik bir perspektif ortaya koymayı deneyeceğim. Son olarak sizi teknoloji dolayımıyla eğitimin sınırlarını keşfe çıkarmayı ümit ediyorum: Eğitimde sanal ortam gerçeğin, yapay zeka da insanın yerini alabilir mi?</div><div><br /></div><div>* Yıldız, T. (2023). Dijital teknoloji bağlamında insan ve öğrenmesinin psikolojisi üzerine. <i>Teknoloji ve Eğitim</i> (pp.93-118), İstanbul: Nokta Kitap. (<b><a href="https://www.academia.edu/108738000/Dijital_teknoloji_bağlamında_insan_ve_öğrenmesinin_psikolojisi_üzerine">.PDF</a></b>)</div>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-74388524948839279832023-04-01T16:00:00.002+03:002023-04-02T17:07:19.259+03:00Uzaktan eğitim ne değildir? (Video)<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/MBoVS6Y4ulw" width="320" youtube-src-id="MBoVS6Y4ulw"></iframe></div><p></p><p>Moderatör: Umut Bural</p></<br />Konuk: Tolga Yıldız<br /><p><a href="https://bemteg.org" target="_blank">BEMTEG</a> aracılığıyla</p>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-23831590853528331892022-04-25T14:00:00.011+03:002022-08-14T14:02:38.557+03:00Türkiye'de yapay zeka (Video)<p> <iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/2GBgwUwxd2g" width="320" youtube-src-id="2GBgwUwxd2g"></iframe></p><p></p><p><a href="https://www.youtube.com/channel/UCIhFJAFXc9vjwHSOkYER1Pw" target="_blank">Eğitim Gündemi</a><br />Moderatör: <a href="https://avesis.medeniyet.edu.tr/ibrahimhakan.karatas" target="_blank">İbrahim Hakan Karataş</a><br />Konuk: Tolga Yıldız<br /><a href="https://ilke.org.tr" target="_blank">İlke Vakfı</a> aracılığıyla</p>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-23306331378329536942022-04-11T14:00:00.015+03:002022-08-14T13:58:43.609+03:00Yapay zeka öğretmenler (Video)<p> <iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/ejJecCPezig" width="320" youtube-src-id="ejJecCPezig"></iframe></p><p></p><p><a href="https://www.youtube.com/channel/UCIhFJAFXc9vjwHSOkYER1Pw" target="_blank">Eğitim Gündemi</a><br />Moderatör: <a href="https://avesis.medeniyet.edu.tr/ibrahimhakan.karatas" target="_blank">İbrahim Hakan Karataş</a><br />Konuk: Tolga Yıldız<br /><a href="https://ilke.org.tr" target="_blank">İlke Vakfı</a> aracılığıyla</p>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-44238720665467593762022-04-10T09:00:00.001+03:002022-04-17T14:06:51.084+03:00Milliyet Gazetesi ile röportajımız*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoK85_z824TzKiovPYoezUM8I_si5wdzarghIRIZvLMwGqbnpUjQD3uQvPKIQ2I3oCLDoU8ZY9xkdFVkOLDu40aKBen_hFYqqf2Q1D--HF6hEXtGE20PIWZeBvhwyPw2iBlLc6xuD_mUGfSDAkb6FOaJkNinm-XluY6Da8R1XZPC8Cg-4qQhH8HHd7/s770/625024a086b247183869253b.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="434" data-original-width="770" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoK85_z824TzKiovPYoezUM8I_si5wdzarghIRIZvLMwGqbnpUjQD3uQvPKIQ2I3oCLDoU8ZY9xkdFVkOLDu40aKBen_hFYqqf2Q1D--HF6hEXtGE20PIWZeBvhwyPw2iBlLc6xuD_mUGfSDAkb6FOaJkNinm-XluY6Da8R1XZPC8Cg-4qQhH8HHd7/s320/625024a086b247183869253b.jpg" width="320" /></a></div><br />Eğitimde çığır açacak! 3 yaşındaki çocuk bile Metaverse ile kolayca öğrenebiliyor<div><br /></div><div>"Sıradan bir video oyunu veya eğlence platformundan çok daha fazlası olan Metaverse, yeni meslekler edinme ve eğitim-öğretim sürecinde de pek çok yenilik ve kolaylık yaratacak. Metaverse'ün mevcut fiziksel dünyanın sanal ortamdaki bir kopyası olacağını söyleyen uzmanlara göre, yapay zeka ile yürütülen eğitim sürecinin pek çok avantajı var. Ancak çocukların Metaverse'ü doğru şekilde tanımasında ailelere de büyük görevler düşüyor."</div><div><br /></div><div>* Röportaj için lütfen <a href="https://www.milliyet.com.tr/gundem/egitimde-cigir-acacak-3-yasindaki-cocuk-bile-metaverse-ile-kolayca-ogrenebiliyor-6732574" target="_blank">tıklayınız</a>.</div>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-16615043733142252152022-03-28T20:00:00.002+03:002022-08-14T13:58:54.781+03:00Metaverse (Video)<p> <iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/XSHraRFeX9o" width="320" youtube-src-id="XSHraRFeX9o"></iframe></p><div><br /></div><a href="https://www.youtube.com/channel/UCIhFJAFXc9vjwHSOkYER1Pw" target="_blank">Eğitim Gündemi</a><br />Moderatör: <a href="https://avesis.medeniyet.edu.tr/ibrahimhakan.karatas" target="_blank">İbrahim Hakan Karataş</a><br />Konuk: Tolga Yıldız<br /><a href="https://ilke.org.tr" target="_blank">İlke Vakfı</a> aracılığıylaTolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-20183150092451123302022-03-20T23:00:00.004+03:002022-08-14T13:59:06.229+03:00Psikotalks röportajımız (Video)<p> <iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/pCtdctf7e0M" width="320" youtube-src-id="pCtdctf7e0M"></iframe></p><br /><p></p>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-59152092958374272772022-03-06T14:00:00.001+03:002022-04-17T14:31:08.021+03:00Kaçınılmaz değişim: Yapay zeka (Video)<iframe allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/ojN_OQhk8f0?start=4290" title="YouTube video player" width="560"></iframe><div><br /></div><div><a href="https://sks.fsm.edu.tr/etkinlik/Psikoloji-Gunleri-7---Degisim2022-02-24-16-42-21pm" target="_blank">Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi 7. Psikoloji Günleri</a></div><div>6 Mart 2022, Haliç</div>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-29887405608463621142021-10-15T22:00:00.004+03:002022-04-12T23:11:23.311+03:00Akademik algoritma ve akademisyen halleri*<p>Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün klasik eseri “Homo Academicus” nihayet Türkçeye kazandırıldı. Bu zorlu işin üstesinden gelen Nazlı Ökten, Arzu Nilay Kocasu ve Eren Gülbey’i kutlarım. Çeviriye yardımcı olan bir ekip daha var. Hepsine teşekkürler. Çevirmenlerin onca yardımcı notuna rağmen Türkçe okuması bile oldukça meşakkatli olan bu metnin orijinalini kavramak, Allah bilir, ne kadar ön bilgi gerektiriyordur. Sadece Fransızca bilmekle çevrilecek bir metin gibi görünmüyor. Bu metnin herhangi bir Fransız akademisyen için bile “ağır” olduğunu düşünüyorum. Türkçesi de öyle; ama çevirmenlerimiz, eksik olmasınlar, bizi yalnız bırakmıyorlar. Kitap, benzerlerine göre mümkün mertebe akıcı çevrilmiş.</p><br />Homo Academicus<br />P. Bourdieu<br />Çeviri: N. Ökten, A.N. Kocasu, E. Gülbey<br />İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2021<br /><br />* Yıldız, T. (2013). Akademik algoritma ve akademisyen halleri. <i>Bilim ve Gelecek, 210</i>, 90-91. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/359416238_Akademik_algoritma_ve_akademisyen_halleri" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-36639877819669666562021-05-04T16:00:00.014+03:002021-05-04T16:00:00.202+03:00"Gölgede kalan taraflarıyla yapay zeka"<p> <a href="https://www.tpocg.org" target="_blank">Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu</a> ile röportajımız:</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFx4HBDp6ge-Slye9FHY1PJPbEBSPSXtR1eaFPekT7EqopFv2Lgu7zTQmyyFJBkK-xtCZoexYILTQyaPFhMFBoKz8Nr5tTYmj5Tj3izbDpcYuf3RmSBJ4DyaHJhQVN69a6vNOBQbCAN64/s1767/Psinossa72_1.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1237" data-original-width="1767" height="448" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFx4HBDp6ge-Slye9FHY1PJPbEBSPSXtR1eaFPekT7EqopFv2Lgu7zTQmyyFJBkK-xtCZoexYILTQyaPFhMFBoKz8Nr5tTYmj5Tj3izbDpcYuf3RmSBJ4DyaHJhQVN69a6vNOBQbCAN64/w640-h448/Psinossa72_1.png" width="640" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgy-mIf6k9_Ra0NMJbo5yocfrJn9f2rcgR0LaV_dP0WhyphenhyphenEkkyqrHRTcZNHWKqomOgNw0VzIHH3v6zsNzGStFFwoUy4Ux0nLonHVMxZDZUuLQY7dy6_dTjHu1y_GqvGRdnYpgfRBR6qByo/s1738/Psinossa72_2.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1240" data-original-width="1738" height="456" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgy-mIf6k9_Ra0NMJbo5yocfrJn9f2rcgR0LaV_dP0WhyphenhyphenEkkyqrHRTcZNHWKqomOgNw0VzIHH3v6zsNzGStFFwoUy4Ux0nLonHVMxZDZUuLQY7dy6_dTjHu1y_GqvGRdnYpgfRBR6qByo/w640-h456/Psinossa72_2.png" width="640" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifqFxEoVpyrLepq7xbTqfoXCN6uJe2bGuxO6jRcYh3Hhn8G3I2B9B_kOi3SJ6rF8npx7ahGjgdyJRXa2rgQdeyhIToZmcPIMtm-Cq-eiG3yorOzRfKevrAMJsupRr6Mp4fEWvyqOFVMvA/s1737/Psinossa72_3.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1242" data-original-width="1737" height="458" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifqFxEoVpyrLepq7xbTqfoXCN6uJe2bGuxO6jRcYh3Hhn8G3I2B9B_kOi3SJ6rF8npx7ahGjgdyJRXa2rgQdeyhIToZmcPIMtm-Cq-eiG3yorOzRfKevrAMJsupRr6Mp4fEWvyqOFVMvA/w640-h458/Psinossa72_3.png" width="640" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiS9yJQUAg6VITEMRQXO-eUyqiswjN5ofbh1oKwW32gnC2kuSUNmpsuwpmFjKxX6kFpZpygpwR307SKl63g-8z5DsBFI4cBmmp-xPsGlReUMVwQjI0cAiuwVVex1OmIAhQXPMBREEHOQQ/s1758/Psinossa72_4.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1239" data-original-width="1758" height="452" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiS9yJQUAg6VITEMRQXO-eUyqiswjN5ofbh1oKwW32gnC2kuSUNmpsuwpmFjKxX6kFpZpygpwR307SKl63g-8z5DsBFI4cBmmp-xPsGlReUMVwQjI0cAiuwVVex1OmIAhQXPMBREEHOQQ/w640-h452/Psinossa72_4.png" width="640" /></a></div><br /><p><br /></p><br /><p><br /></p>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-11869589360510747002021-03-11T18:48:00.004+03:002024-02-25T18:51:32.835+03:00Gelişimin kaynakları ve temel kavramlar* (Video)<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/uXVk7CepCJM" width="320" youtube-src-id="uXVk7CepCJM"></iframe></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Gündelik hayatta “psikoloji” etiketiyle epeyce karşılaşırız. Örneğin, “psikolojisi bozulmak” kalıbını kuvvetle muhtemel siz de sıklıkla kullanıyorsunuzdur. Oysaki psikoloji, “bozulabilen” bir şey değildir. Bunun için İngilizcede “mood” sözcüğü kullanılır. Türkçede ise bir zamanlar “haletiruhiye” denirmiş. Yani psikoloji, ruh durumu demek değildir. Psikoloji kelimesi, Eski Yunanca “psişe” ile “logos” kelimelerinin birleşiminden ibarettir. Psişe, “ruh” diye de çevrilebilen, aslen nefes anlamına da gelebilen bir kelimedir (bkz. Dürüşken, 1994). Daha ziyade iradi hareketleri ifade eder. Antik Yunanların dikkatini, nefesin varlığındaki hareketlerle yokluğundaki hareketlerin uyumsuzluğu çekmiş olmalı. Nefesi can anlamında kullanmış, yaşayanlar ile yaşamayanların farkı gibi düşünmüş olabilirler. Logos ise bir disiplini ifade eder. Belirli bir konuda sistematik olarak edilmiş sözleri, yani o konunun mantığını tanımlıyor. Dolayısıyla psikoloji, “canlı hareketlerinin bilgisi” gibi bir manaya geliyor. Türkçeye ilk önce “ruhiyat,” biraz sonra “ruh bilim” diye çevrilmişse de psikoloji kelimesi bugün genel kabul görmüş ve Türkçeye de mal olmuştur. Bir psikolog, psikoloji sözcüğünden “ruh durumunu” değil, yukarıdaki çerçeveyi anlar.</div><div><br /></div><div>Psikolojinin genel kabül görmüş olan kitabi tanımını ele alalım şimdi: İnsan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışların arkasında yatan zihinsel süreçleri inceleyen bilimdir, denir. Bu tanımda hatalar bulunmaktadır. İlkin canlılar alemi altı büyük krallıktan oluşur: Arkeler, bakteriler, protistler, mantarlar, bitkiler ve hayvanlar. İnsan, hayvanlar krallığının bir üyesidir. Biyolojideki teknik ismimiz “Homo sapiens”dir. “Homo” insan demektir, “sapiens” ise bilen demek. Yani “bilen insan.” Tüm bu tanımlamaları yapabilen tek tür biz olduğumuz için kendimizi diğer canlılardan bu tanımlama kabiliyetimiz üzerinden ayırmamız pek tabiidir. Bilme yetisi olan tek tür biz olmasak da böyle tanımlar yaparak bilen başka bir tür yoktur.</div><div><br /></div><div>* Yıldız, T. (2021). Gelişimin kaynakları ve temel kavramlar. S. Karakelle ve T. Yıldız (Ed.), <i>Gelişim Psikolojisi</i> (s.26-53) içinde. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/349988617_Gelisimin_kaynaklari_ve_temel_kavramlar"><b>.PDF</b></a>)</div>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-20164269790716668152020-10-25T00:50:00.002+03:002024-02-25T18:52:08.669+03:00Çocuk ve ekran etkileşimi (Video)<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/-5d-6KMKN04" width="320" youtube-src-id="-5d-6KMKN04"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="http://weekiddo.com" target="_blank">Weekiddo</a></div><p></p>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-33177330340606846582020-04-01T21:00:00.001+03:002024-02-25T18:51:57.259+03:00Psikolojinin kaçıncı krizi: Tekrarlanabilirlik (Video)<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/nUcQ3UM4W64/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/nUcQ3UM4W64?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<a href="http://www.psiart.org/" target="_blank">Psiart</a><br />
22 Şubat 2020, ÜsküdarTolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-77750639537386225242020-01-10T01:10:00.000+03:002020-05-16T16:16:28.653+03:00The most effective element in conceptualization is social interaction, not source or modality: a new model of the conceptual development in children*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZ9amk86ybdczAhIHlUvlFXrP68fjcV5e4bHcRAPPRIPIDRF9xDKQuA1X_oIwzWhH0E9uAvj3GToa7gibgyibtiWRRF6LLnjyTsrKcTcrkYP1bYcCm2e5rpTnAooG6x4eLOsUHWONhLxY/s1600/LCSI.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1270" data-original-width="964" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZ9amk86ybdczAhIHlUvlFXrP68fjcV5e4bHcRAPPRIPIDRF9xDKQuA1X_oIwzWhH0E9uAvj3GToa7gibgyibtiWRRF6LLnjyTsrKcTcrkYP1bYcCm2e5rpTnAooG6x4eLOsUHWONhLxY/s320/LCSI.png" width="242" /></a></div>
Abstract<br />
Are children's conceptualizations based on perceptual similarities or their learnings from others? The model proposed in this article, Setting up the Cage of Meaning (SCM), mainly defines conceptualization as the ability to organize mental representations through a series of top-down processes in social interaction. It also claims that conceptualization, in this way, reshapes our perceptual experiences. To test this model, a new block classification task was developed, which can be used with a tablet computer or wooden blocks. The experiments consisted of two sessions. In the first session, the impacts of a social interaction process provided by the SCM were examined; in the other session, it was examined whether these effects were transferred to a similar task a few days later. Results of the experiments showed that conceptualization performances of three-, five- and seven-year-olds increased when they were supported by a human over wooden blocks. The conceptualization performances of the three- and five-year-olds supported by an artificial intelligence tool over the tablet computer version also increased. These performances were successfully transferred to two opposite modalities in the second session. In all experiments, supported young children's conceptualization performances rose to the level of children two years older.<br />
Keywords: Concept development, Social interaction, Human-computer interaction, Cultural learning, Communication, Evolution<br />
<br />
* Yıldız, T. (2020). The most effective element in conceptualization is social interaction, not source or modality: a new model of the conceptual development in children. <i>Learning, Culture and Social Interaction, 24</i>, 100377. <a href="https://doi.org/10.1016/j.lcsi.2019.100377">https://doi.org/10.1016/j.lcsi.2019.100377</a> (<a href="https://www.researchgate.net/publication/338491457_The_most_effective_element_in_conceptualization_is_social_interaction_not_source_or_modality_A_new_model_of_the_conceptual_development_in_children" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-16881164552760568492019-10-07T14:14:00.000+03:002020-05-16T16:16:54.327+03:00İnsan-alet etkileşiminin kültürel ve psikolojik boyutları*<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjmSLQZN3NzeQbqVSqXMuNIMDoIumhF-rzp3XkjvSCR9J6vmlTFdXBKhyphenhyphenQSm5IFudsav9_dLX1xLVGUsvbNcjmIUkOCEj25eUu2n6KmgUpCx_0sy11N8aUtJKK9s7SL7eQD4hWj3WPJ4k/s1600/SYZ_kapak.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="884" data-original-width="679" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjmSLQZN3NzeQbqVSqXMuNIMDoIumhF-rzp3XkjvSCR9J6vmlTFdXBKhyphenhyphenQSm5IFudsav9_dLX1xLVGUsvbNcjmIUkOCEj25eUu2n6KmgUpCx_0sy11N8aUtJKK9s7SL7eQD4hWj3WPJ4k/s320/SYZ_kapak.jpg" width="245" /></a>Bilinen canlılığın 3.8 milyar Dünya yılı evvel başladığını tahmin ediyoruz. Kategorilendirdiğimiz milyonlarca canlı türü var. Hepsi bu gezegen üzerinde yaşıyor. 1957’ye kadar da Dünya dışında hiçbir canlı gözlenmemişti. Dünya dışında gördüğümüz ilk canlının ismi Layka. Bir köpek. Bir uydu içinde Dünya’dan yörüngeye fırlatılmıştı. Dünya dışında gördüğümüz ilk “üstün zekalı yaşam formu” yine insan. Bizden biri. İsmi Yuri Gagarin. Bir kozmonot. O da Dünya’dan fırlatıldı. Dünya dışında başka bir gök cismi üzerinde gözlenen ilk canlı yine bir insandı. Dünya’nın uydusu olan Ay’da görüldü. İsmi Neil Armstrong. Ondan sonra on iki canlı daha gözlendi Ay yüzeyinde. Hepsi yine özel araçlar içinde, Dünya’dan Ay’a fırlatılmış insanlardı. Dünya dışında gözlenen canlıların hepsi Dünyalı ve Dünya’nın uzağında sadece belirli bir süre yaşayabiliyorlar. Şanslı olanlar Dünya’ya geri dönüyor. Layka şanssızdı mesela. Dünya’dan uzaklaşabilen bu Dünyalılar dışında, evrenin herhangi bir köşesinde Dünyalı olmayan bir tek-hücreli bile göremedik hala.<br />
<br />
Peki, nedir canlı? Aslında moleküler bir örgütlenme. Fakat kimyanın inceleme alanı dışına taşan bir dizi niteliği var canlıların. Bu nitelikler, onları oluşturan kimyasal süreçlere dayanıyor muhakkak ama bu süreçlere indirgenerek açıklanamıyor. Bunları önce biyoloji açıklamaya çalışıyor. Bunlardan biri davranış. Canlılar davranır. Tüm canlılar. Fakat davranış, salt fiziksel bir tepki değildir. Su da moleküler bir yapı olarak hareket edebilir, kurbağa da. Bir kurbağanın serbest düşüşü, fizik teorilerinin kolayca açıklayacağı bir şeydir. Ama neden vırakladığı, neden oraya değil de buraya zıpladığı ne kimyanın ne de fiziğin açıklama kümesi içindedir. Bunlar, fiziğin ve kimyanın kalabalık masalarında yer bulamadıkları için önce biyolojinin masasına gelir. Biyolojinin de açıklayamadığı davranışlar vardır. Örneğin, neden nefes aldığımı açıklar ama neden bu yazıyı bu şekilde yazdığımı açıklamaz. Hiçbir kimya, fizik veya biyoloji teorisini ilgilendirmez davranışlarımın bu katmanını. Çünkü bu davranışımın sebebi, ne pür kimyasal ne de fizikseldir. Ama psikolojiktir, sosyolojiktir, ekonomiktir vb.<br />
<br />
<span class="i5 " style="text-align: justify;">* Yıldız, T. (2019). İnsan-alet etkileşiminin kültürel ve psikolojik boyutları. M. Bulut, N. Dilmen, G.B. Esmer, M. Gezer, Ç. Selçukcan Erol ve L. Türker Şener (Ed.), <i>Sağlık Bilimlerinde Yapay Zeka </i>(s.261-275) içinde. İstanbul: Çağlayan. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/336305934_Insan-alet_etkilesiminin_kulturel_ve_psikolojik_boyutlari" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)</span>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-85363903437883522632019-08-29T20:29:00.000+03:002019-08-29T20:38:19.884+03:00İnsan: Bir yeniden tanımlama girişimi (Video)<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /><iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/7vG0WzlXkC8/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/7vG0WzlXkC8?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /><iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/3GylsBTWh0g/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/3GylsBTWh0g?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
<a href="https://ozgenberkoldogan.com/" target="_blank">Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi</a><br />
21 Aralık 2017, Kadıköy<br />
Davranışlarımız şempanze, yunus ve köpeklerinkiyle ne kadar ortaktır? Peki, bizi onlardan ayırt edenler hangileridir? Bu davranışlarımızın arkasında yatan zihinsel süreçler nelerdir? Söyleşide, insanı insan yapan davranışların evrimsel ve kültürel yönlerini ortaya çıkış süreçleriyle birlikte ele aldık.Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-51973122557089407802019-03-05T09:49:00.000+03:002020-05-16T16:17:30.963+03:00Human-computer interaction problem in learning: could the key be hidden somewhere between social interaction and development of tools?*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaA7dO_wKdGIWYHAvqSVywaUj8mPYsBQeCQLCf56G5D8749kENEZ7cFkOLu7x-xcxwAFrrsWHHARnjQTPSG8rv9hbJ1pcdqMKxTZlYmM9QRaWsZMO18mAHIo1-Cew9pWlXazMQC5G4A2Y/s1600/IPBS.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1322" data-original-width="1044" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaA7dO_wKdGIWYHAvqSVywaUj8mPYsBQeCQLCf56G5D8749kENEZ7cFkOLu7x-xcxwAFrrsWHHARnjQTPSG8rv9hbJ1pcdqMKxTZlYmM9QRaWsZMO18mAHIo1-Cew9pWlXazMQC5G4A2Y/s320/IPBS.png" width="252" /></a></div>
Abstract<br />
Homo sapiens is not just a tool-using species, they also can invent and develop tools. This is the feature that distinguishes humans from other species. It is necessary to get rid of the perceptual dominance of the present state of the material to invent and develop a tool. It is based on a mental process: designing. So how was that possible? In this article, I propose an evolutionary hypothesis in response to this question: the referential triangle. Accordingly, the relationship that people establish with things is mentally indirect, but the relationship they establish with each other is mentally direct. The hypothesis claims that the mental solutions of people have naturally established with each other are also used to invent and develop tools. The latest and most interesting product of this mechanism is artificial intelligence. Because artificial intelligence also acts as an inorganic system. What distinguishes it from other machines in this context is its social behavior. Artificial intelligence can generate social signals. So can artificial intelligence be both a tool and a partner at the same time in the referential triangle established with the tools by the human? In other words, can children, for instance, socially interact with artificial intelligence, just as they do naturally with people around? The article draws attention to that this problem should be included in the cultural psychological research agenda.<br />
Keywords: Social interaction, Human-computer interaction, Referential triangle, Cultural learning, Human evolution, Artificial intelligence<br />
<br />
* Yıldız, T. (2019). Human-computer interaction problem in learning: could the key be hidden somewhere between social interaction and development of tools? <i>Integrative Psychological & Behavioral Science, 53</i> (3), 541-557. <a href="https://doi.org/10.1007/s12124-019-09484-5">https://doi.org/10.1007/s12124-019-09484-5</a> (<a href="https://www.researchgate.net/publication/331475526_Human-Computer_Interaction_Problem_in_Learning_Could_the_Key_Be_Hidden_Somewhere_Between_Social_Interaction_and_Development_of_Tools" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-61942289253811983322019-02-28T10:00:00.000+03:002020-05-16T16:17:53.929+03:00Ana akım bilimin baloncukları*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnjqdKGhH2bTJqRXP47G1Utyzm0KiDK5GPlx-hcpjddztbrt8s7axm4QfNepXt0hqUhsMhx-peV_UVpdVh4O7YHNvVlxFxjMRmZQeJEcPT5thCLB5eM1PDEL5YB7mbTtAiSNF5P3wvVl4/s1600/BilimGelecek180.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1136" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnjqdKGhH2bTJqRXP47G1Utyzm0KiDK5GPlx-hcpjddztbrt8s7axm4QfNepXt0hqUhsMhx-peV_UVpdVh4O7YHNvVlxFxjMRmZQeJEcPT5thCLB5eM1PDEL5YB7mbTtAiSNF5P3wvVl4/s320/BilimGelecek180.jpg" width="227" /></a></div>
Artık işim bir nebze kolaylaştı. Çünkü 1984 yılında ilk baskısı yapılan Genlerimizden İbaret Değiliz (Not in Our Genes), altı ay kadar evvel Türkçede ilk defa Yordam Yayınları’nca basıldı (Lewontin, Rose ve Kamin, 2018). Nihayet demeyeceğim çünkü ben de kitaptan Sevgili Özer Or sayesinde yeni haberdar oldum. Özer, Bilim ve Gelecek’teki yazılarımın müsebbibidir.<br />
<br />
Bilim ve Gelecek’in Ağustos 2018 sayısında “Sosyal Bilimlerin Krizi: Psikoloji Örneği” (Yıldız, 2018) başlıklı uzun bir makalem yayınlanmıştı. Bu makalede psikoloji, özellikle alanım gelişim psikolojisindeki bir dizi örnek üzerinden sosyal bilimlerdeki araştırma sonuçlarının tekrarlanamaması krizinin nedenlerini, bu krizin neden bu kadar geç ve neden şimdi fark edildiğini tartışmaya çalışmıştım. Bu sırada özellikle sosyal bilim nesnelerinin, yani kültürel varlıkların ezbere bir şekilde biyolojikleştirildiğinden dem vurmuştum. Hafızam beni yanıltmıyorsa bir ay kadar sonra, yağmurlu bir eylül akşamında Kadıköy’de buluştuğumuzda Özer bana bu kitabı verdi. Benim kalemim olduğunu söyledi, sağ olsun. Sevgili Ender Helvacıoğlu da arayıp Ağustos’taki makalem üzerine bu kitabı tartışırsam okuyucu için iyi bir fikr-i takip olacağını söyledi.<br />
<br />
E kitabı hevesle okudum tabii. “Kriz” başlıklı yazımda açıklamak için debelendiğim ne varsa, onlarca örnek üzerinden, bir kayayı deler gibi tak tak anlatmışlar. Kimler? Bir evrimsel biyolog, Lewontin. Kendisi 90 yaşında taş gibi bir Marksist ve evrimsel biyolojideki ortodoks Darwincilikin ünlü bir eleştirmeni. Bir deneysel öğrenme psikoloğu, Kamin (nur içinde yatsın). Zeka diye hepimizin bildiğimizi sandığımız şeyin aslında bir istatistik yalanı olduğunu ve zekayı biyolojikleştirmenin bir dayanağının olmadığını ortaya koyduğu “The Science and Politics of IQ” kitabının yazarı. Ve bir nörobilimci, Rose. İsrail’in Filistin üzerindeki emperyal baskısına karşı koyan uluslararası girişimlere öncülük yapmış, hafızanın nörobilimi ve beyin nakli üzerine çalışmalarıyla çığır açmış bir biliminsanı.<br />
<br />
Genlerimizden İbaret Değiliz<br />
Richard C. Lewontin, Steven Rose, Leon J. Kamin<br />
Çeviri: G. K. Gevinç vd.<br />
Yordam Kitap, 2018<br />
<br />
<span class="i5 " style="text-align: justify;">* Yıldız, T. (2019). Ana akım bilimin baloncukları. <i>Bilim ve Gelecek, 180</i>, 28-33. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/331375017_Ana_akim_bilimin_baloncuklari" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)</span>Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-68025497843498033332019-01-25T10:10:00.000+03:002019-03-06T12:33:09.038+03:00Gazete Duvar ile röportajımız*<div style="text-align: right;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXhYUB4tPZXK-JuNgww4CFZfp29nWnF03mXs1fQ1YdA5-1y3mTutvFOlBMgKt2mAHKzq9wulU7UwGLJ65zBxDOA1TLgRc743K8vfH3kkcjHfAt78k05QjTwiv0Vss9tKiV1d1d52GhGQc/s1600/IMG_1956.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXhYUB4tPZXK-JuNgww4CFZfp29nWnF03mXs1fQ1YdA5-1y3mTutvFOlBMgKt2mAHKzq9wulU7UwGLJ65zBxDOA1TLgRc743K8vfH3kkcjHfAt78k05QjTwiv0Vss9tKiV1d1d52GhGQc/s320/IMG_1956.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Soldan sağa: Batuhan Saç, H.Şeyma Kara,<br />
Tolga Yıldız, Neslihan Oğuz</td></tr>
</tbody></table>
"İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden Hatice Şeyma Kara ve Neslihan Oğuz, hocaları Tolga Yıldız'ın danışmanlığında 54-66 aylık 96 çocuk üzerinde 'olumlu sosyal yalan' konusunu araştırdı. Yaptıkları çalışma Türkiye’de ilk örnekti. Yıldız öğrencilerinin başarısını Twitter'da duyurunca Kara ve Oğuz'dan haberdar olduk, çalışmalarını onlardan dinledik."<br />
<br />
* Röportaj için lütfen <a href="https://www.gazeteduvar.com.tr/bilim/2019/01/24/iki-lisans-ogrencisinden-turkiyede-bir-ilk-olumlu-sosyal-yalani-incelediler/" target="_blank">tıklayınız</a>.Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-50097351700140315422018-10-03T13:14:00.000+03:002020-05-16T16:18:21.229+03:00Neyiz? Kimiz?*İnsanın kendisine “ben neyim” diye sorması mı daha zor bir sorudur, yoksa “insan nedir” diye sorması mı? Bu iki soru, dikkat ederseniz, ciddi derecede farklıdır. Çünkü soruyu soranın merak ettiği şeye karşı duruşu farklılaşmaktadır. Bir özne olarak insanın, bir özne olarak kendini sorması bir acayiptir. Bir özne olarak insanın, bir nesne olarak kendini sorması ise daha acayip değil midir? Bir de soruyu “ne” değil de “kim” diye sorarsak? İnsan kimdir, ben kimim?..<br />
<br />
Evrenin herhangi bir yerinde bu soruları kendine soran başkaları da var mıdır? Varsa, acaba bize benziyorlar mıdır? Bu yüzden evrene mesajlar gönderip durmuyor muyuz? Akıllı bir yaşam formuyla karşılaşma olasılığımızın olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu evrende bu soruları soran tek türün, şu küçücük gezegendeki canlıların bile sadece %0.01’ini oluşturan biz insanlar olması, Sagan’ın deyişiyle, gerçekten büyük bir yer israfı olmaz mıydı?<br />
<br />
<span class="i5 " style="text-align: justify;">* Yıldız, T. (2018). Neyiz? Kimiz? <i>Sabah Ülkesi, 57</i>, 120-124. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/328042999_Neyiz_Kimiz" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)</span><br />
<span class="i5 " style="text-align: justify;">Ayrıca </span><i>Gazete Duvar</i>'da yayınlanmıştır.Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-35771884029296888552018-08-31T13:23:00.000+03:002020-05-16T16:18:50.241+03:00Sosyal bilimlerin krizi: Psikoloji örneği*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrbp00Qz40VTiS7Eq3BhqzyQD2LzM4-i4MfH-QpP4qHwBifiTa_-SP7aeP75Qt656UC1BQrkdsUdC3StBlrl-QxYRIf66Ty9-K9Ls5nFA1R2tQV30Pn3i8DMJfwfXbeGBqV0VCYp9-g7A/s1600/BilimGelecek174.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1130" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrbp00Qz40VTiS7Eq3BhqzyQD2LzM4-i4MfH-QpP4qHwBifiTa_-SP7aeP75Qt656UC1BQrkdsUdC3StBlrl-QxYRIf66Ty9-K9Ls5nFA1R2tQV30Pn3i8DMJfwfXbeGBqV0VCYp9-g7A/s320/BilimGelecek174.jpg" width="226" /></a></div>
Sosyal bilimler derin bir krizin içinde. Bu kriz, ilk önce, dünyanın en saygın psikoloji dergilerinde yayınlanmış olan araştırma raporlarının %90’ının tekrarlanamadığı tespiti ile su yüzüne çıkmıştı (Replication Crisis, 2018). Böylece bir bilim disiplini olan psikolojinin, bilimsel yöntemin ilk kuralı olan “bir gözlemin bilimsel sayılabilmesi için aynı koşullarda bağımsız gözlemciler tarafından da tekrarlanabiliyor olması” kuralını on yıllardır ihlal etmekte olduğu anlaşıldı. Kısa zaman içinde bu sorunun sadece psikolojiye has olmadığı da görüldü. Sosyal olguları araştıran tüm bilim disiplinlerinde genel bir “disiplinsizlik” hali artık ilk bakışta göze çarpıyordu. Peki, neden? Böyle bariz bir hata nasıl bu kadar örgütlü bir şekilde hem de on yıllar boyunca sürdürülmüş ve görmezden gelinmiş olabilir? Bu yazıda yakından takip ettiğim birkaç örnek üzerinden bu akıl tutulmasını açıklamaya çalışacağım.<br />
<br />
Bu büyük hataya karşı verilen ilk tepki, önce bu hatayı biraz daha görmezden gelme, bu yetmeyince bunu reddetme oldu. Ardından kültürel göreliliğe sığınıldı. Nihayetinde, serbest piyasa değerlerine uyumlu Amerikan üniversite sisteminin dünyaya yayılması ve bu tip üniversitelerde kadro bulmak için istenen yüksek yayın sayısının (nicel performans kriterlerinin) baskısı altında akademisyenlerin biçare kalışı bahane edildi. Yani akademik yayınlarda yalan söylemenin nedeni, akademisyenler tarafından derhal dışsallaştırıldı. Buradaki ince imanın altını çizelim: Akademisyenlere göre onlar bile bile yalan söylemiyorlardı, aynı zamanda bir ekmek kapısı da olan geç 20. asır üniversitelerinde tutunabilmek için koşturmaktan hatalarını göremiyorlardı sadece. Çünkü kahrolası sistem! Akademisyenler gerçekten bu denli masum mu?<br />
<br />
<span class="i5 " style="text-align: justify;">* Yıldız, T. (2018). Sosyal bilimlerin krizi: Psikoloji örneği. <i>Bilim ve Gelecek, 174</i>, 24-31. (<a href="https://www.researchgate.net/publication/327339052_Sosyal_bilimlerin_krizi_Psikoloji_ornegi" target="_blank"><b>.PDF</b></a>)</span><br />
<span class="i5 " style="text-align: justify;">Ayrıca </span><i>Gazete Duvar</i>'da yayınlanmıştır.Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-22879187263391830272017-12-05T10:00:00.000+03:002020-05-16T16:19:23.531+03:00Boyut değiştirerek eşleme görevinde boyutlar aynı objenin sıfatları olursa üç yaş çocuklarının performansı artar mı?*Özet<br />
Boyut Değiştirerek Kart Eşleme (BDKE) görevi, bir kural kullanımından diğerine geçiş becerisini (bilişsel esneklik) ölçer. Üç yaş çocukları, literatürde yaygın olarak kullanılan bu görevde genellikle başarısız olurlar. Ancak görevde kullanılan kartlardaki şeylerin boyutları ayrıştırıldığında üç yaşların performansı yükselmektedir. Bu fenomene dair iki yakın hipotez söz konusudur: Yeniden tanımlama ve zihinsel dosyalar. Bu çalışmanın amacı, BDKE görevi üzerinde yapılan farklı manipülasyonlarla bu iki hipotezi sınamaktır. Çalışmaya katılan üç yaş çocuklarına (N = 38), orijinal BDKE ve buna özdeş objelerin kullanıldığı bir versiyon ile kart yerine sürekli bir objenin ve buna özdeş kartların kullanıldığı iki versiyon daha olmak üzere dört görev uygulanmıştır. Sürekli şeyin kullanıldığı versiyonlarında eşleme o şeyin iki özelliği üzerinden yapılmıştır. Sonuçta bu görevler arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Ancak grup 42 aydan küçük ve büyük üç yaşlar olarak ikiye ayrıldığında, bu gruplar arasında orijinal BDKE ve buna özdeş objelerin kullanıldığı versiyonlarda büyük yaş lehine anlamlı farklar olduğu tespit edilmiştir. Sürekli şeyin kullanıldığı versiyonlarda ise farklar yine anlamsızdır. Böylece bu çalışma, sürekli bir şeyin özellikleri arasında geçişin orijinal BDKE’dekinden daha kolay olacağını öngören zihinsel dosyalar hipotezini 42 aydan küçük üç yaşlarda desteklemiştir. Bu, yeniden tanımlama hipotezinin doğrudan öngörmediği bir sonuçtur.<br />
Anahtar kelimeler: Bilişsel gelişim, bilişsel esneklik, zihinsel temsil, zihinsel dosyalar, Boyut Değiştirerek Kart Eşleme<br />
<br />
<b> When the dimensions are the adjectives of the same object, does the performance of three-year-olds increase in the Dimensional Change Sorting Task?</b><br />
<br />
Abstract<br />
The Dimensional Change Card Sorting (DCCS) task measures the ability to switch from one rule to another (cognitive flexibility). Three-year-old children typically fail in this task, which is widely used in the literature. However, when the dimensions of the things on the cards used in the task are separated, the performance of the three-year-olds increases. There are two close hypotheses about this phenomenon: re-description and mental files. The purpose of this study was to test these two hypotheses with different manipulations on the DCCS task. The three-year-old children participating in the study (N = 38) were given these four tasks: the original DCCS task and a version using objects identical to the original one, and two more versions, one using a constant object instead of card and the other using cards identical to the version using a constant object. In the versions using the constant object, sorting was done through two properties of that thing. As a result, there was no significant difference between these tasks. However, when we divided the group into two using the cut point of 42 months, there were significant differences between these two groups in favor of older age in the original DCCS task and the version using identical objects as the original one. But the differences were still insignificant in the versions using the constant object. Thus, this study supported the hypothesis of mental files, which predicted that rule transition between features of a constant thing would be easier than in the original DCCS task, for three years old children who are younger than 42 months. This is not a direct consequence of the re-description hypothesis.<br />
Keywords: Cognitive development, cognitive flexibility, mental representation, mental files, Dimensional Change Card Sorting<br />
<br />
* Yıldız, T., Akbaş, T. (2017). Boyut değiştirerek eşleme görevinde boyutlar aynı objenin sıfatları olursa üç yaş çocuklarının performansı artar mı? <i>Psikoloji Çalışmaları, 37</i> (2), 93-108. (<b><a href="https://www.researchgate.net/publication/321496854_Boyut_degistirerek_esleme_gorevinde_boyutlar_ayni_objenin_sifatlari_olursa_uc_yas_cocuklarinin_performansi_artar_mi" target="_blank">.PDF</a></b>)Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2733927044324700900.post-2240066393742490142017-12-03T13:00:00.000+03:002017-12-03T13:35:49.706+03:00Ne zaman ve neden konuşmaya başladık? (Video)<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/caszA1LB58I/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/caszA1LB58I?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<a href="http://www.non-linearscience.org/" target="_blank">Düzensiz Sistemler Çalışma Grubu</a><br />
17. Uluslararası Sempozyumu<br />
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi, Şişli<br />
1 Aralık 2017<br />
15:30-16:30<br />
Video için <a href="https://www.facebook.com/profile.php?id=100007104427541" target="_blank">Uğur Cebeci</a>'ye teşekkür ederim.Tolga Yıldızhttp://www.blogger.com/profile/00581798453361613134noreply@blogger.com0