Tiyatroda bazen tek bir nesne, tek bir jest, tüm bir hafızayı sahneye çağırmaya yeter. Bahçe Galata’nın sahnelediği Nora 2, tam da böyle bir çağrı: Geçmişten bugüne açılmış bir kapının eşiğinde duran Nora (Tülin Özen), yalnızca kendi hayat hikâyesine değil, aynı zamanda patriyarkal aile yapısının kadim hayaletlerine seslenir. Henrik Ibsen’in 1879 tarihli Bir Bebek Evi oyununda evini terk eden Nora’nın, on beş yıl sonra geri dönmesini konu alan bu yeni metin, bir devam oyunu olmaktan çok, bir travmanın yankısı olarak sahneye yerleşir. Bu dönüş, bir zamanlar çarpıcı bir özgürlük eylemi olarak sunulan terk edişin bedelini hem kişisel hem de toplumsal düzeyde yeniden düşünmeye zorlar.
Ibsen’in Nora’sı, Bir Bebek Evi’nin finalinde, bireysel hakikatini aramak uğruna evini ve çocuklarını terk ederek, dönemin ahlaki değerlerini altüst etmişti. O sahne, Avrupa modernizminin kadın öznesine dair en simgesel kırılma anlarından biriydi. Nora 2 ise o kırılmanın dibe çökmüş tortularıyla başlar. Yıllar sonra çalınan kapı, artık yalnızca bir ayrılığın değil, bastırılmış duyguların, yarım kalmış bağların ve suskun bir vicdanının da kapısıdır. Bahçe Galata’nın sahne düzeni, bu yüzleşmeyi seyircinin göz hizasına çeker: Üç bir yandan kuşatılmış amfisel bir sahnede, izleyici artık yalnızca tanık değil, bu duygusal çatışmaların bir parçasıdır.
* Yıldız, T. (2025). Açık kapının ardındaki yüzleşme: 'Nora 2' üzerine bir inceleme. Tiyatro Tiyatro Dergisi. https://tiyatrodergisi.com.tr/tolga-yildiz-yazdi-acik-kapinin-ardindaki-yuzlesme-nora-2-uzerine-bir-inceleme/ (Erişim tarihi: 17 Nisan 2025)
Yorumlar