Kayıtlar

Attachment etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kıyametin adım sesleri: Kulağın gör dediği*

Resim
Bizim estetik geleneğimiz söze ve sese, Batı geleneği ise göze ve imgeye dayanır. Biri anlatır, diğeri gösterir. Şâmil Yılmaz’ın yazdığı, Sezen Keser’in yönettiği ve Oğulcan Arman Uslu’nun tek kişilik performansıyla hayat bulan 9/8’lik Kıyamet, tam da bu iki dünya arasındaki sınırda duruyor. Koma Sahne’de prömiyerini yaptığı andan itibaren kulaktan kulağa yayılan bir fenomene dönüşen oyun, seyirciyi geleneksel meddah anlatısının sıcaklığıyla kıyamet sonrası bir distopyanın buz gibi gerçekliğini birleştiren eşsiz bir deneyime davet ediyor. Oyun, bizi yakın bir geleceğin İstanbul’una, iklim krizinin tetiklediği yangınlar, kuraklık ve salgınlarla harap olmuş bir coğrafyaya götürüyor. Bu kaos ortamında, “İzan” adında muhafazakâr bir hareket iktidarı ele geçirmiş, toplum dışına ittiği göçebe grupları ise “Parazitler” olarak damgalamıştır. İşte bu “Parazitler” her gece ateşin etrafında toplanıp hayatta kalmak için birbirlerine ve tabii ki ortak hikâyelerine sığınır. Anlatıcımız Diyar, darbuk...

Yeni Şafak Gazetesi ile röportajımız (Video)

Resim
Bir Başka Mesele Moderatör: Ersin Çelik Konuk: Tolga Yıldız Yeni Şafak Gazetesi

Ortak dikkatin sessiz çöküşü:
 Dikkat krizi, ilişki yitimi ve bireyoluş üzerine bir eleştiri*

Resim
Bir yaşındaki çocuğa bir nesneyi gösterin, döner bakar. Kediye gösterin, parmağınıza bakar. Bu sıradan görünen fark, aslında insanı insan yapan şeyin ne olduğuna dair temel bir sezgiyi içinde taşır. Dikkat, yalnızca yöneltilmiş bir bilişsel süreç değil; ortak bir yaşam zemininin, birlikte kurulan bir dünyaya aidiyetin ön koşuludur. Dikkat, dünyayı başkalarıyla birlikte kurmak demektir. Dolayısıyla dikkat eksikliği denilen şeyin kendisi, sadece bireysel bir bilişsel yetersizlik değil, çözülmüş sosyal bağların, kesintiye uğramış ortak anlam kurma pratiklerinin ve içselleştirilmemiş kültürel katılımın bir sonucu olarak düşünülmelidir. Giderek yaygınlaşan dikkat dağınıklığını, salt teknolojik uyarana maruziyetle açıklamak, bir krizin semptomlarını nedensel zemin sanma hatasına düşmektir. Dikkatin yitimi, görünüşte bireysel ama aslında yapısal bir sorunun dışavurumudur: İnsanlar ortak bir şeye birlikte bakamaz hale gelmiştir. Bu metin, dikkat krizini bireysel işlevsizlikten ziyade, ortak di...

Açık kapının ardındaki yüzleşme: 'Nora 2' üzerine bir inceleme*

Resim
Tiyatroda bazen tek bir nesne, tek bir jest, tüm bir hafızayı sahneye çağırmaya yeter. Bahçe Galata’nın sahnelediği Nora 2, tam da böyle bir çağrı: Geçmişten bugüne açılmış bir kapının eşiğinde duran Nora (Tülin Özen), yalnızca kendi hayat hikâyesine değil, aynı zamanda patriyarkal aile yapısının kadim hayaletlerine seslenir. Henrik Ibsen’in 1879 tarihli Bir Bebek Evi oyununda evini terk eden Nora’nın, on beş yıl sonra geri dönmesini konu alan bu yeni metin, bir devam oyunu olmaktan çok, bir travmanın yankısı olarak sahneye yerleşir. Bu dönüş, bir zamanlar çarpıcı bir özgürlük eylemi olarak sunulan terk edişin bedelini hem kişisel hem de toplumsal düzeyde yeniden düşünmeye zorlar. Ibsen’in Nora’sı, Bir Bebek Evi’nin finalinde, bireysel hakikatini aramak uğruna evini ve çocuklarını terk ederek, dönemin ahlaki değerlerini altüst etmişti. O sahne, Avrupa modernizminin kadın öznesine dair en simgesel kırılma anlarından biriydi. Nora 2 ise o kırılmanın dibe çökmüş tortularıyla başlar. Yılla...