Kıyametin adım sesleri: Kulağın gör dediği*
Bizim estetik geleneğimiz söze ve sese, Batı geleneği ise göze ve imgeye dayanır. Biri anlatır, diğeri gösterir. Şâmil Yılmaz’ın yazdığı, Sezen Keser’in yönettiği ve Oğulcan Arman Uslu’nun tek kişilik performansıyla hayat bulan 9/8’lik Kıyamet, tam da bu iki dünya arasındaki sınırda duruyor. Koma Sahne’de prömiyerini yaptığı andan itibaren kulaktan kulağa yayılan bir fenomene dönüşen oyun, seyirciyi geleneksel meddah anlatısının sıcaklığıyla kıyamet sonrası bir distopyanın buz gibi gerçekliğini birleştiren eşsiz bir deneyime davet ediyor.
* Yıldız, T. (2025). Kıyametin adım sesleri: Kulağın gör dediği. Tiyatro Tiyatro Dergisi. https://tiyatrodergisi.com.tr/kiyametin-adim-sesleri-kulagin-gor-dedigi/ (Erişim tarihi: 9 Temmuz 2025)
Oyun, bizi yakın bir geleceğin İstanbul’una, iklim krizinin tetiklediği yangınlar, kuraklık ve salgınlarla harap olmuş bir coğrafyaya götürüyor. Bu kaos ortamında, “İzan” adında muhafazakâr bir hareket iktidarı ele geçirmiş, toplum dışına ittiği göçebe grupları ise “Parazitler” olarak damgalamıştır. İşte bu “Parazitler” her gece ateşin etrafında toplanıp hayatta kalmak için birbirlerine ve tabii ki ortak hikâyelerine sığınır. Anlatıcımız Diyar, darbukasıyla bu topluluğa seslenen genç bir meddahtır. Bize anlattığı “hikâye içinde hikâye”, hem kendi trajedisi hem de dünyanın sonuna dair bir tanıklıktır. Merkezde ise kıyamet patlak vermeden hemen önce tanıştığı, birlikte müzik yapıp hayaller kurduğu gizemli kadın Leyla’ya duyduğu aşk vardır. Oyun ilerledikçe, Diyar’ın Leyla’yı bulma umudu ile İzan hareketinin dayattığı acımasız politik gerçeklik arasında yaptığı seçimler, anlatıyı bir aşk masalından sert bir vicdan muhasebesine dönüştürür.