Post-Truth Çağda Tiyatro: Sahnede de Kaybettiğimiz Hakikat*

Perdeler yeniden açıldı. Pandeminin o uzun, kasvetli ve küresel ölçekte paylaşılan kaçınganlığının ardından tiyatro salonlarının loş ışıkları, koltukların tanıdık gıcırtıları ve oyun öncesi uğultularıyla tekrar buluştuk. Bu geri dönüş, yalnızca bir mekâna değil, kendi bedenlerimize, sokaklarımıza, şehirlerimize yeniden yerleşmek gibiydi. Ekranın iki boyutlu, steril ve mesafesiz gerçekliğine karşı tekrar kazanılmış bir zafer gibiydi. Ama gerçekten bir “normale dönüş” müydü bu? Yoksa dijital sürgün boyunca içselleştirdiğimiz hız takıntısını, parçalanmış estetik algıyı ve dikkat ekonomisine dayalı yeni seyir kültürünü de cebimizde taşıyarak mı döndük o salonlara?

Bugün Türkiye tiyatrosunun karşı karşıya olduğu temel kriz, görünürdeki boş koltuklar değil; o koltukları dolduran zihinlerin geçirdiği dönüşümdür. Seyircinin niceliği değil, niteliği değişmiştir. Çünkü tiyatroyu anlamlı, hatta politik kılan yalnızca oyuncunun sahnedeki bedeni değil, o bedene yönelen bakışın derinliğidir. Bakış değiştiğinde, sahnenin gerçeklik üretme biçimi de değişir. O zaman diyebiliriz ki tiyatro, yalnızca bir sanat değil, bir hakikat rejimi olarak da tehdit altındadır.

* Yıldız, T. (2025). Kıyametin adım sesleri: Kulağın gör dediği. Tiyatro Tiyatro Dergisihttps://tiyatrodergisi.com.tr/post-truth-cagda-tiyatro-sahnede-de-kaybettigimiz-hakikat/ (Erişim tarihi: 16 Temmuz 2025) 

Popüler Yayınlar