Hiçlik: Benliğin ve toplumun boş merkezine dair bir düşünce denemesi*

“Hiçlik” kavramı, bugün modern bireyin sıkça karşılaştığı bir kelimeye dönüştü. Ancak bu kelimenin günümüzdeki dolaşıma girişi, onun felsefi derinliğinin bir yansıması değil; daha çok ticari bir söyleme indirgenmesinin sonucu gibi görünüyor. Meditasyon uygulamalarından kahve zincirlerinin duvarlarına, dövme kataloglarından inziva kampı ilanlarına kadar her yerde “hiçlik” karşımıza çıkıyor. Bu yaygınlık, kelimenin anlamının genişlediğini değil, aksine yüzeyselleştiğini gösteriyor. Artık “hiçlik”, bir derinlik arayışını değil, yüzeyde dolaşan bir dekoru, bir estetik etiketi ifade ediyor.

Ne var ki bu yüzeysel yaygınlık, kendi içinde çelişkili bir durumu da barındırıyor: Hiçliği yüceltir gibi görünürken, aslında sürekli kendimizi “doldurma” telaşı içindeyiz. Buradaki doluluk, fiziksel bir nesneden çok, zihinsel ve simgesel bir doyurmayı ifade ediyor. Zihnimizi içerikle, benliğimizi kimliklerle, sessizliğimizi ise konuşmalarla —çoğu zaman da boş konuşmalarla— bastırmaya çalışıyoruz. Böylece “hiçlik” yalnızca gündelik dilde değil, varoluşsal deneyimimizde de bir boş gösterene dönüşüyor. Çağımız, Simone Weil’in deyimiyle artık “dikkatin metafiziğini” değil, “dikkat dağınıklığının ekonomisini” üretiyor.

* Yıldız, T. (2025). Hiçlik: Benliğin ve toplumun boş merkezine dair bir düşünce denemesi. Birikim Dergisihttps://birikimdergisi.com/guncel/12077/hiclik-benligin-ve-toplumun-bos-merkezine-dair-bir-dusunce-denemesi (Erişim tarihi: 5 Haziran 2025)

Popüler Yayınlar