Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Post-truth çağda tiyatro: Sahnede de kaybettiğimiz hakikat*

Resim
Perdeler yeniden açıldı. Pandeminin o uzun, kasvetli ve küresel ölçekte paylaşılan kaçınganlığının ardından tiyatro salonlarının loş ışıkları, koltukların tanıdık gıcırtıları ve oyun öncesi uğultularıyla tekrar buluştuk. Bu geri dönüş, yalnızca bir mekâna değil, kendi bedenlerimize, sokaklarımıza, şehirlerimize yeniden yerleşmek gibiydi. Ekranın iki boyutlu, steril ve mesafesiz gerçekliğine karşı tekrar kazanılmış bir zafer gibiydi. Ama gerçekten bir “normale dönüş” müydü bu? Yoksa dijital sürgün boyunca içselleştirdiğimiz hız takıntısını, parçalanmış estetik algıyı ve dikkat ekonomisine dayalı yeni seyir kültürünü de cebimizde taşıyarak mı döndük o salonlara? Bugün Türkiye tiyatrosunun karşı karşıya olduğu temel kriz, görünürdeki boş koltuklar değil; o koltukları dolduran zihinlerin geçirdiği dönüşümdür. Seyircinin niceliği değil, niteliği değişmiştir. Çünkü tiyatroyu anlamlı, hatta politik kılan yalnızca oyuncunun sahnedeki bedeni değil, o bedene yönelen bakışın derinliğidir. Bakış d...

Kıyametin adım sesleri: Kulağın gör dediği*

Resim
Bizim estetik geleneğimiz söze ve sese, Batı geleneği ise göze ve imgeye dayanır. Biri anlatır, diğeri gösterir. Şâmil Yılmaz’ın yazdığı, Sezen Keser’in yönettiği ve Oğulcan Arman Uslu’nun tek kişilik performansıyla hayat bulan 9/8’lik Kıyamet, tam da bu iki dünya arasındaki sınırda duruyor. Koma Sahne’de prömiyerini yaptığı andan itibaren kulaktan kulağa yayılan bir fenomene dönüşen oyun, seyirciyi geleneksel meddah anlatısının sıcaklığıyla kıyamet sonrası bir distopyanın buz gibi gerçekliğini birleştiren eşsiz bir deneyime davet ediyor. Oyun, bizi yakın bir geleceğin İstanbul’una, iklim krizinin tetiklediği yangınlar, kuraklık ve salgınlarla harap olmuş bir coğrafyaya götürüyor. Bu kaos ortamında, “İzan” adında muhafazakâr bir hareket iktidarı ele geçirmiş, toplum dışına ittiği göçebe grupları ise “Parazitler” olarak damgalamıştır. İşte bu “Parazitler” her gece ateşin etrafında toplanıp hayatta kalmak için birbirlerine ve tabii ki ortak hikâyelerine sığınır. Anlatıcımız Diyar, darbuk...