Küresel akışkanlık, kökensiz öznellik: Dijital göçebeliğin diyalektiği*
Modern kapitalizmin bireye sunduğu en baştan çıkarıcı vaatlerden biri, mekânın ve zamanın prangalarından kurtulmuş, "özgür" bir yaşamdır. Bu vaadin son ve en parlak tecellisi, dijital göçebelik (digital nomadism) olgusunda kendini göstermektedir. Egzotik bir kumsalda dizüstü bilgisayarından "iş" yapan, maaşını Euro veya Dolar olarak kazanırken Güneydoğu Asya’da ya da Latin Amerika’da "kral" gibi yaşayan, 9-5 mesai döngüsünü kırmış, "dünya vatandaşı" profili, özellikle pandemi sonrası dönemde, beyaz yakalı profesyoneller için bir "kaçış anlatısı" olarak pazarlandı. Ne var ki bu parlak imaj, dijital kapitalizmin yeni sömürü biçimlerini, derinleşen küresel eşitsizlikleri ve modern öznelliğin yaşadığı derin ontolojik krizleri gizleyen ideolojik bir örtüden ibarettir.
Bu yeni yaşam tarzı, bireysel bir tercih ya da bir "anti-kurumsal" başkaldırıdan ziyade, sermayenin esneklik ve hareketlilik ihtiyacının vardığı son aşamayı temsil eder. Dijital göçebeliğe yakından baktığımızda Marx’ın Grundrisse’de bahsettiği "zamanın mekân yoluyla imhası" (annihilation of space by time) ilkesinin ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu görürüz. Sermaye, birikim sürecini hızlandırmak için coğrafi engelleri aşmak zorundadır. Dijital göçebe, sermayenin bu akışkanlık arzusunun hem taşıyıcısı hem de en yetkin failidir. O, artık fabrikaya veya ofise bağlı bir "işçi" değil, kendi dizüstü bilgisayarı ve internet bağlantısı (yani kendi üretim araçları) üzerinden küresel piyasaya bağlanmış, mekândan bağımsız bir “emekçi-girişimcidir."
* Yıldız, T. (2013). Küresel akışkanlık, kökensiz öznellik: Dijital göçebeliğin diyalektiği. Nihayet, 132, 38-43.
Devamı: [tam metin →] (.PDF)

Yorumlar