Kayıtlar

Yılbaşı ve Noel'e dair*

Resim
Miladi yani Gregoryen takvim, bugün bizim de kullandığımız takvim. TBMM 26 Aralık 1925'te kabul ediyor, 1 Ocak 1926 itibariyle resmen kullanılmaya başlanıyor. 31 Aralık 1926'da ise devlet erkanı ilk "resmi" yılbaşı kutlamasını yapıyor. Resmi diyorum çünkü daha önce, 19. yy'da yabancı devlet görevlilerinin verdikleri yılbaşı balolarına padişahların ve devlet erkanının katıldıkları olmuş. Osmanlı'da 19. yy'da Batıcı aydın zümre bugünkü alışıldık seküler haliyle yılbaşını kutlamaya başlamış olsa da halkın yılbaşıyla tanışması 1931 yılbaşı tarihli Tayyare Piyangosu etkinliği. Evet, bu piyango bugünkü Büyük Yılbaşı Piyangosu'nun atası. Gregoryen takvim, Roma Kayzeri'nin MÖ 40'lı yıllarda yaptırdığı Jülyen Takvim'in 16. yy'da Katolik Kilisesi tarafından güncellenmiş hali. İlk yaptıran Sezar yani. Zaten Temmuz (July) ayına da kendi adını veriyor Sezar. Jülyen takvimde yılbaşı Mart ayında. Baharın başlangıcına yılbaşı demişler. Bu bize ga...

Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu ile röportajımız

Resim
http://www.tpocg.org/blog  Psikoloji deyince aklımıza ilk “klinik” geliyor ya da psikolojiyi klinikten ibaret sanıyoruz. Psikoloji gibi bir ucu biyolojide bir ucu felsefede olan bir disiplin için bu büyük bir haksızlık olsa gerek. Bir gelişim psikoloğuyla, daha da önemlisi bizden biriyle, TPÖÇG’ü, bizleri çok iyi tanıyan biriyle, yani İstanbul Üniversitesi Gelişim Psikolojisi Anabilim Dalı’ndan Tolga Yıldız’la röportaj yaptık:

Doğa izin verir, norm yasaklar: Haz ve üreme*

Dürtü, canlının biyolojik ve/veya psikolojik denge durumunun bozulmasıyla ortaya çıkan içsel bir gerilimdir. İhtiyaç duyma hali. Dürtü, canlıyı bu ihtiyacı giderecek davranışları yapmaya güdüler. Güdü, canlının bu rahatsız edici ihtiyaç duyma haline bilinçli ya da bilinçsiz olarak son verecek davranışı ortaya çıkaran içsel güçtür. Canlılar, “dürtü-güdü-davranış-dürtünün ortadan kalkması ve yeniden dürtü” şeklinde kabaca özetlenebilecek, gidip gelen bir denge ve dengesizlik grafiği çizerek çevreleriyle dinamik bir etkileşim halindedirler. Örneğin açlık. Vücudumuz, güneş enerjisini -bizler açısından- besine çeviren bitkileri ve ayrıca bu bitkileri tüketerek beslenen hayvanları da sindirerek güneş enerjisini dolaylı yollardan kas enerjisine çeviren karmaşık bir organizmadır. Bu dönüşümün sürmesi, temel dürtülerimizden biri olan açlığa bağlıdır. Açlık duyunca yemeye güdüleniriz. Bu, öğrenilmemiş, yani doğuştan gelen ve tüm türdaşlarımızla ortak olan içgüdülerimizden biridir. Bu güdü, y...

Evrim açısından yabancılaşma*

Psikoloji deyince akıllara genellikle bir psikiyatri kliniğinde beyaz önlükle dolaşan bir klinik psikolog gelir. Bu, fizik dendiğinde inşaat mühendisi, kimya dendiğindeyse eczacı düşünmek gibi bir şey. Halbuki psikoloji, her modern bilim gibi -oldukça popülerleşmiş- uygulama alanları olan bir temel bilim. Derdi ise (insan da dahil olmak üzere) hayvanların zihinsel süreçlerini ve davranışlarını incelemek ve anlamak. 1879’da Leipzig Üniversitesi’nde (Almanya) fizyoloji profesörü olan Wundt’un ilk psikoloji laboratuvarını kurmasıyla birlikte psikolojinin modern akademilerde kurumsallaşmasına kapı aralanmış. Yani tüm sosyal bilimler gibi psikoloji de bir 19.yy Avrupa ürünü. Yine tümü gibi onun da amacı insan toplumunun “doğal” yasalarını keşfetmek. Wundt, bu amaçla açtığı laboratuvarında -bugün hiç geçerliliği kalmamış da olsa- fizik bilimlerin yöntemlerini öncüsü olduğu fizyolojik psikoloji çalışmalarına uyarlamaya kalkmış bir öncü. Aslen fizyoloji alanında tıp doktoru olan Wundt’la a...

Whiplash’in iki yüzü*

Resim
1985 doğumlu senarist-yönetmen Damien Chazelle’nin Princeton High School Studio Band’daki deneyimlerinden esinlenerek çektiği, çok ses getiren ve beş dalda Oscar adayı gösterilen Whiplash filminde iki şey var, birbirinden ayırt edilmesi ve ilişkilendirilmesi gerekli gibi duran: Adanma ve çalışma. Bu yazı, sosyal medyada filmin bir övgü mü yoksa yergi mi olduğuna dair tartışmalardan yola çıkılarak filmle birlikte bu iki kavramı tartışma niyetiyle kaleme alınmıştır. Film bugünde geçtiği ve bugünün çalışma (iş) ilişkilerine göndermeleri olduğu için (hatta orkestra bir tür çalışma örgütlülüğü olarak her türlü işyerinin bir prototipi gibi göründüğü için) bence de "neoliberal" bir "karakter aşınması” (Sennett) örneğini sunmakta ve bunu bir ölçüde olumlamakta (bilmem kaçıncı yüzyılda geçseydi de o tarihi koşullarla ilişkili okunurdu muhtemelen). Bu olumlama tam da bu aşınmaya yakışır şekilde itici bir üslupla yapılıyor üstelik: Grup/toplum içinde başarıya giden yolun taşlar...

Neolitik devrimin koşulları*

Yaklaşık 10 bin sene önce insanlık ani bir sıçrama geçirmiştir. Bilindik somut kanıtlar bunu kuşkuya yer bırakmayacak ölçüde doğrular. Beş bin sene önce yazının icadıyla (yani “tarih”in başlangıcıyla) bu somut kanıtlar iyice çarpıcı hale gelir. On bin sene önce Bereketli Hilal’de tarımın icat edilmesi sonucunda insan davranışlarının şimdiki şeklini aldığı düşünülür. Sırasıyla: Tarımın başlaması, dolayısıyla toprağa bağlı yerleşik hayata adım atılması, bunun üzerine boş zamanın artmasıyla birlikte soyutlama becerilerinin gelişmesi, dinin ortaya çıkışı ve böylece hem materyal hem de ideolojik şartların oluşması sonucu şehirlerin doğuşu. Bu silsileye kimsenin pek bir itirazı olduğunu sanmam. Ama benim var! Şimdi size anlatacağım hikaye, akademik çalışmalar ve yeni bulgulara dayanan bir bilimkurgu. Yani bilimde her zaman olduğu gibi tam anlamıyla kesin değil ama oldukça yeni, bugün için geçerli olan son bilgilerimizin genel bir tanıtımı ve yorumu buradan sonrası. * Yıldız, T. (2015)...